"G" Ön Harfli Felsefe Terimleri Sözlüğü

GENELLER (Tümeller): Genel kavramlar... Bu deyim, tümeller ve evrenseller deyimleriyle anlamdaş olarak, mantık dilinde beş genelleri dile getirmek için kullanılır. Metafizikte ve idealist felsefedeyse tüm genel kavramları dile getirir. Tarihsel süreçte idealizm, bu genel kavramlar üstüne kurulmuştur. Antik çağ Yunan Eleacılarından başlayıp Platon ve Aristoteles felsefelerinde biçimlenen ve Hegel felsefesinde doruğa ulaşan idealizmin temel önermesi geneller(tümeller ya da evrensellerin)’in gerçek varlıklar olduklarıdır. İzledikleri mantık şudur: Gerçek varolan değil tam tersine varolmayan’dır. Geneller varolmaz, sadece bireyseller varolur. Örneğin ak bir genel kavramdır, bütün ak bireysellerden soyutlanarak elde edilmiştir ve bunun için de yoktur, buna karşı ak çiçek vardır, çünkü bireysel bir nesnedir. Varolmak belli bir uzayda ve mekanda varolmaktır. Ama bütün uzay ve mekan aransa ak’a rastlanamaz. Demek ki geneller, ne uzay ne de zamandadır, hiçbir yerde ve hiçbir zamana olmayan da yok demektir. Varolan her şey bireyseldir, genelse bireysel olmayandır. Ne var ki nesnel gerçeklik üstündeki tüm bilgimiz kavramlardan, eş deyişle genellerden oluşmuştur. Demek ki gerçek, bireysel değil, geneldir. Genel varolmadığına ve sadece bireysel varolduğuna göre bundan çıkan zorunlu sonuç, geçeğin, varolan değil, varolmayan olduğudur. Demek ki asıl gerçek varlık, varolan değil, varolmayan bir varlıktır. Metafiziğin ve idealist felsefenin bu sözcük oyunları bir yanıyla Berkeleycilikte, öteki yanıyla Hegelcilikte uçlaşmıştır.

GERÇEK: Bilinçten bağımsız olarak var olan. Düşünülen, tasarımlanan şeylere karşıt olarak var olan.

GNOSTİKLER: Antikçağ Yunan felsefesini gizemcilik ve Hıristiyanlıkla kaynaştırmaya çalışan dinsel-gizemci düşünürler... İ.S. 1. ve 2. yüzyıllar da yaşayan Valentin, Simon, Basilide, Corpocrade, Saturnin, Marcion vb. düşünürler gizemsel-dinsel bir felsefe oluşturmuşlardır. Bu felsefe, antikçağ Yunan felsefesini ve özellikle Platonculuğu, Pitagorasçılığı, ilkçağın gizemsel dinlerini, Yahudiliği ve Hıristiyanlığı seçmeci bir tutumla kaynaştırarak biçimlendirmiştir. Temel düşünceleri, saltık bilginin anlık sezgilerle kavranabileceği inancıdır. Dilimizde bilinirciler adıyla anılan gnostikler, gerçekte, gizemci tarikat adamlarıdır ve tüm dinleri saltık bilginin sağlanmasında yetersiz bulurlar. Onlar için saltık bilgi, dinsel bilgilerin çok üstünde bulunan kurgusal bilgilerdir. Bu yüzden Hıristiyanlarca sapkın sayılmışlardır. Çünkü İsa’nın Tanrı’nın oğlu olduğu, doğduğu ve büyüdüğü, çarmıha gerildiği gibi dogmalarını yadsırlar. Onlar için İsa düpedüz bir insandır. Ne Tanrı ne de oğlu doğmaz, büyümez, hele çarmıha hiç gerilmez.İngiliz düşünür Bertrand Russell, İsa’yı bir insan sayması bakımından İslam peygamberi Muhammet’in de bir gnostik olduğunu söyler.

GÖRELİ: Bir başka şeye bağlı olan; ancak belli koşullar içinde geçerli olan.

GÖRÜNBİLİM (Fenomenoloji): Alm. Phaenomenologie, Fr. phenomenologie, İng. phenomenology, Yun. phainomenon = görünüş; logos = bilim, öğreti

A. Görüngüler bilimi, öğretisi. Bu anlamda:
1. (Kant'ta) Algılanan görüngüler öğretisi. (Kant bu sözcüğü "Doğabilimin Fizikötesi Temelleri" adlı yazısında kullanmış, ama "eleştiri"lerinde artık kullanmamıştır.
2. (Hegel'de) Eytişimsel gelişmesi içinde bilincin geçirdiği evrelerin fizikötesi açısından ortaya konuluşu ("Phaenomenologie des Geistes"),
3. Bilinç olaylarının çözümlenmesi ve betimlenmesi (betimleyici ruhbilim-Brentano).

B. E. Husserl'in kurduğu felsefe okulu. Husserl'in olgu bilimlerinin karşısına koyduğu özbilimi. Öz, görüngülerin dolaysız görüleme (özü görüleme, öz görüsü) ile kavranılan idelere ilişkin içeriğidir; ama görüngübilim özün kendisi üzerine bir bilim değil, "öz görüsü" özü görüleyen bilinç üzerine bir bilimdir; bilincin en önemli niteliği de "yönelmişliği" (Intentionalitkt)dir. Bilincin bir şey üzerine bilinç olması, bir şeye yönelmiş olmasıdır. Buna göre gerçekliğin bir "kendiliğindenliği" yoktur, gerçeklik yalnızca yönelinen, bilincine varılan, görülenen bir şeydir.

Görüngübilim, bu felsefe dizgesi olmaktan çok, bir yöntemdir, bu yöntem de, özü görüleme, özlüğe geri gitme, salt bilince bir indirgemedir (reduktion); bu da ayraç içine almakla başarılır: Duyularla algılanan nesnelerin ötesinde bulunan düşüncel (ideal) özlükler alanına yükselebilmek, nesnenin özünü kavrayabilmek için, bir yığın rastlantı ve özü olmayan niteliklerle yüklü olan olgular dünyasını bir yana bırakmak, ayraç içine almak gerekir. Bu olgular dünyasının varlığını ortadan kaldırma ya da ondan kuşku duyma anlamına gelmez; yalnızca yöntem gereği bir yargı vermeme, bir sırt çevirmedir. Bu yolla Husserl felsefeyi kesin bir bilim olma basamağına çıkaracağına inanır.

Husserl'den sonra M. Scheler, görüngübilim yöntemini özellikle değerler alanına uygulamıştır. Görüngübilim akımının başka ünlüleri: A. Pflander, M. Geiger, E. Stein. Husserl'in en önemli öğrencilerinden Heidegger görüngübilimi varlıkbilime çevirmiştir.