Mezunlarımız ve Öğrencilerimiz | Forumumuz | Resim Galerimiz PaüAnaSayfa GirişSayfamYap SıkKullanılanlaraEkle Iletisim
AnaSayfa | SizdenYazılar | SanalDergi | ZiyaretçiDefteri | Etkinliklerimiz | Linkler | Dersler | FORUMUMUZ
Adı: Fikri
Soyadı: GÜL
Ünvanı: Felsefe Kulübü Danışmanı Yrd.Doç.Dr
Röportaj Konusu: Felsefe Kulübü Röportajı
Röportajı Yapanlar: Birol SOYSAL, Veysel ÖZSALMAN
  • Felsefeyi seçmenizdeki temel etken nedir?

Doğrusunu söylemek gerekirse felsefeyi seçmem bilinçli olmadı. Önceleri sosyoloji bölümünü düşünürken felsefenin daha kapsamlı bir alan olduğunu düşünerek felsefeyi tercih ettim. On altı yaşında bir lise son sınıf öğrencisinin içerisinde bulunduğu ruh haliyle yapılmış bir tercihtir.

  • Felsefe eğitiminin yaşamınız üzerindeki etkisinden bahseder misiniz?

        Felsefeyle iç içe geçen yirmi yılın ardından, felsefe beni daha sağlıklı düşünmeye, sorgulamaya, daha sabırlı olmaya, eleştirel bir bakış açısına sevketti. İnsanın olgunlaşması ve felsefenin dinamikleri bir araya geldiğinde bu değişikliklerin meydana geldiğini düşünüyorum. Bu değişikler insanın özünde olan değişiklikler değil, daha çok hayata ve problemlere bakışımı değiştiren niteliktedir. Kısacası pozitif etkilerini göz ardı etmek mümkün değildir.

  • Felsefe bölümü öğrencilerinin altyapısından memnun musunuz?

       Bu soruya tüm felsefe öğrencileri açısından bakmak gerektiğini düşünüyorum. Dürüst davranmak gerekirse öğrencilerin yeterli donanıma sahip olduğunu söyleyemem.  Bunun yanında gerçekten bu alanda yeterli birikim ve ilgiye sahip öğrenciler de var. Ve  bu durumun eğitim seviyesinin yükselmesiyle daha iyi noktalara geleceğini düşünüyorum. Felsefe bölümlerinde Fen, Anadolu ve Süper liselerden mezun bir çok öğrenci bulunmaktadır. Dolayısıyla bu durum, felsefe bölümündeki öğrencilerin alt yapısının kuvvetli olduğuna işaret etmektedir.

Tabiî ki bu öğrencilerin kendi kişisel çabalarıyla doğru orantılı bir durumdur. Öğrenciler gün geçtikçe ve ilerleyen sınıflarda alt yapı eksikliklerini tamamlamaktadır. Sonuçta baktığımızda bölümümüz öğrencilerinin diğer bölümlere kıyasla daha iyi durumda olduğunu söyleyebilirim.

  • Türkiye’de Felsefe bölümü mezunlarının avantajları ve dezavantajları sizce nelerdir?

 
        Toplum içindeki  genel kanı, “felsefe karın doyurmaz” şeklindedir. Ama son zamanlarda felsefe alanının iş imkanları artmaktadır. Bu nedenden dolayı felsefe karın doyurmaz kanısı da giderek yıkılmaktadır
     
       Felsefe bölümünden mezun olan bir öğrenci en azından bir dershanede, bir kamu kuruluşunda ve özel şirketlerde iş bulabilmektedir. Bu anlamda sınıf öğretmenliği ve P.D.R bölümleri hariç bölümümüz öğrencilerinin diğer bölümlere nazaran iş bulma konusunda  daha şanslı olduğunu düşünüyorum. Bu noktada kişinin beceri ve yetenekleri de önemlidir. Türkiye şartlarına baktığımızda en popüler bölümlerin iş bulma sıkıntısı ne kadarsa bizim bölümümüzde de o kadardır.

      Dezavantajlarına gelince bunlar kişinin kendini geliştirmesiyle aşabileceği meselelerdir. Özellikle iş bulma konusunda diğer bölümleri göz önünde bulundurduğumuzda felsefenin diğer bölümlerden daha az avantajlı olduğunu düşünmüyorum.

  • Türkiye’de felsefi alanda yapılan akademik çalışmaların niteliği hakkında ne düşünüyorsunuz?

        Geniş ve önemli bir konu olduğunu belirtmekle birlikte bu soruya kendi okuduğum kaynaklardan hareketle cevap vermek istiyorum.

        Gözlemlerime dayanarak önemli çalışmalar yapıldığını söyleyebilirim. Özellikle son dönemde Anadoludaki üniversitelerde yeterli donanıma sahip akademisyenler bulunduğunu söyleyebilirim.

        Akademisyen sayısına baktığımızda yapılan çalışmalar yeterli görülebilir. Ama neden daha fazlası daha niteliklileri olmasın diye düşünüyor insan. Tabi ki bizim alanımızda yayın yapmanın zorluğu da göz ardı edilemez. Çünkü felsefe alanında özgün bir malzeme bulmak gerçekten zordur. Bütün bunlara rağmen yayınların daha kaliteli, akademisyenlerin daha başarılı olacağını düşünüyorum. Niceliksel ve niteliksel yönden gelişen yayınların felsefe camiasına ve sosyal yapıya olumlu katkıları olacaktır.

  • Türkiye’nin içinde bulunduğu şartlarda felsefecilere düşen görevlerin neler olduğunu düşünüyorsunuz?

     Türkiye’nin içinde bulunduğu şartlar dikkate alınırsa, yalnız felsefecilerin değil tüm yurttaşların ülke meselelerine duyarlı olması gerekir. Ancak bu konularda felsefeciler topluma örnek ve  olmalıdır. Çünkü felsefeciler sosyal sorumluluk projesinde önemli noktalardadır. Ben de, sosyal ve akademik yaşantımı bunun üzerine temellendirmeye çalışıyorum.
     Şahsım adına felsefecilerin halkın anlayamayacağı bir dil kullanmasını onaylamıyorum. Benim için ne anlattığım kadar, anlattıklarımın nasıl anlaşılacağı da önemlidir. Aynı şekilde felsefeci de halkı anlamalıdır. Halkın sorunlarına çözüm önerileri getirebilmelidir. Benim için felsefeci özel bir insandır. Çünkü o, duyarlıdır; ötekinin de dertleriyle dertlenebilmeyi, ötekiyle sevinebilmeyi başarabilen insandır. Her şeyden önemlisi de, “ortak aklın” temsilcisidir o.

  • Felsefeyle ilgilenen ve bu işi profesyonel olarak yapan insanların toplumun gözünde farklı bir yere sahip olmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?


     Bana göre toplum felsefeciyi sadece yazıp çizen birisi olarak görüyor. Topluma göre felsefeci bir şeyler üretir ve bunu beğenen alır beğenmeyen almaz. Yani, felsefeciyi kaygısız biri olarak düşünmektedir halkımız.
     
     Düşünülenin aksine felsefeci kaygıları olan insandır. Felsefe sadece elit kesimin uğraşıymış gibi görülmemelidir. Bununla birlikte felsefecinin toplumun gözünde herhangi bir yerde olma kaygısı yoktur. Felsefeci ortak aklın, sağduyunun sesi olmalıdır. Bunu yaparken birilerinin gözüne şirin gözükme gibi bir çabası olmamalıdır.

Tüm Hakkı Saklıdır - PAÜ Felsefe Kulübü © 2007 - FelsefeKulubu@pamukkale.edu.tr
Site Tasarim ve Kodlama Osman TUTUM ( OsSy )