JOHN DEWEY:


1859 –1952 yılları arasında yaşamış olan ve aletçilik olarak bilinen felsefe akımının kurucusu ünlü Amerikan filozof ve eğitim teorisyeni. Charles Sanders Peirce ve William James’ın görüşlerinin bir sentezini yapmış olan Dewey pragmatizmi, mantıksal ve ahlaki bir analiz teorisi olarak geliştirmiştir.

TEMEL ESERLERİ: Problems of Man ( İnsanın Sorunları), Studies in Logical Theory (Mantık Teorisiyle İlgili Araştırmalar), Freedom and Culture (Özgürlük ve Kültür), Human Nature and Conduct (İnsanın Doğası Ve Davranışı), How we Think? ( Nasıl Düşünüyoruz?)

TEMEL İLGİLER: Kariyerine Hegelci bir idealist olarak başlayan, felsefesi mutlak idealizmden deneysel pragmatizme doğru bir evrim geçiren, bu arada evrimci biyolojiden de yoğun bir biçimde etkilenen ve bu durumun bir sonucu olarak felsefeye, doğa bilimlerinin ve sanatın temel tezlerine dair fikirleri, sosyal ve kültürel kurumlarla ilgili görüşleri açıklığa kavuşturma, insan yaşamını ve toplumunu etkileyen inançları analiz etme görevini yükleyen Dewey, doğayı ve bilen insan zihnini birbirinden ayıran geleneksel bilgi anlayışına karşı çıkmış, deneyimin çözülecek problemleri ortaya koyduğunu, pasif bir varlık olmamak durumunda olan insanın doğayı değiştirme ve dönüştürmeyi öğrendiğini savunmuştur.

BİLGİ GÖRÜŞLERİ: Dewey’nin sadece bilgi görüşlerinin değil, fakat bütün felsefesinin merkezinde deneyim kavramı bulunur. Deneyim, Dewey’e göre, edilgin olduğu kadar etkin, bireysel olduğu kadar sosyal, öznel olduğu kadar nesnel, dinamik ve süreklidir. Daha ilk deneyimde insan, istikrar ve kesinsizlik, fiili olanla ideal olan kutuplarıyla karşılaşır; o aynı zamanda nitelikleri, olayları ve tarihleri yakalar. İşte bütün bunlar, deneyimde keşfedilen yapı ve temel özellikler, varoluşun ve dolayısıyla tabiatın temel nitelikleridir.

Dewey’e göre, insan varlıkları olayların kesinlikten yoksun, hatta düzensiz akışını belli bir istikrara kavuşturmaya yarayan anlamlar yaratmak zorundadırlar. Onların politik ekonomileri, sanatları, dinleri, bilimleri ve de felsefeleri anlamlı bir süreklilik ve istikrar yaratma teşebbüslerinden başka hiçbir şey değildir. O bilgi konusunu da işte bu çerçeve içinde ele alır. Nitekim, Dewey insan zihnini, doğanın bir parçası, bir bölümü gibi düşünür. Dolayısıyla bilgi, onda, dünyanın dönüşü, bir çocuğun doğuşu, yemek yeme gibi, herhangi doğal bir etkinlik olarak ortaya çıkar. İnsanla ilgili doğal bir olay olduğu için, bilgi, insan deneyimi içinde yer almaktadır. Dewey’e göre, insan deneyiminde bilgi edinme eylemi, yalnızca düşünmeye başladığımız anda değil, fakat yoğun ve derin bir biçimde düşünmeye başladığımız anda başlar. 1859-1952 yılları arasında yaşamış olan ve aletçilik olarak bilinen felsefe akımının kurucusu ünlü Amerikan filozof ve eğitim kuramcısı. Charles Sanders Peirce ve William James'in görüşlerinin bir sentezini yapmış olan Dewey, pragmatizmi, mantıksal ve ahlaki bir analiz teorisi olarak geliştirmiştir. Temel eserleri: Problems of Man (İnsanın Sorunları), Studies in Logical Theory (Mantık Teorisiyle İlgili Araştırmalar), Freedom and Culture (Özgürlük ve Kültür), Human Nature and Conduct (İnsanın Doğası ve Davranışı), How we Think? (Nasıl Düşünüyoruz?).

TEMEL İLGİLERİ: Felsefeye, doğa bilimlerinin ve sanatın temel tezlerine dair fikirleri, sosyal ve kültürel kurumlarla ilgili görüşleri açıklığa kavuşturma, insan yaşamını ve toplumunu etkileyen inançları analiz etme görevini yükleyen Dewey, doğayı ve bilen insan zihnini birbirinden ayıran geleneksel bilgi anlayışına karşı çıkmış, deneyemin çözülecek problemleri ortaya koyduğunu, pasif bir varlık olmamak durumunda olan insanın doğayı değiştirme ve dönüştürmeyi öğrendiğini savunmuştur.

BİLGİ GÖRÜŞLERİ: Buna göre, Dewey insan zihnini, doğanın bir parçası, bir bölümü gibi düşünür. Dolayısıyla bilgi, onda, dünyanın dönüşü, bir çocuğun doğuşu, yemek yeme gibi, herhangi doğal bir etkinlik olarak ortaya çıkar.

İnsanla ilgili doğal bir olay olduğu için, bilgi, insan deneyimi içinde yer almaktadır. Dewey'e göre, insan deneyiminde bilgi edinme eylemi, yalnızca düşünmeye başladığımız anda değil, fakat yoğun ve derin bir biçimde düşünmeye başladığımız anda başlar. Bu yoğun ve derin düşünce, çevremizdeki birtakım değişiklikler sonucunda, gelecekteki eylem ve davranış biçimimizle ilgili bir kuşkuya, tereddüte düştüğümüz zaman karşılaştığımız bir sorunla birlikte ortaya çıkar. Buna göre, yoğun ve derin düşünce, ormanda yolunu kaybetmiş bir adam için, ormanın dışına çıkma sorunu ile bilim adamı için, insanın dokusunun niçin canlılığını kaybettiği, denizde neden gelgit hareketlerinin meydana geldiği problemi ile karşılaştığı anda ortaya çıkar. Birinci durumda günlük bir çevre, ikinci durumda ise bilimsel bir çevre ile karşı karşıya gelişimiz söz konusudur. Ormandaki adamın üzerinde kararsız olduğu eylem, onun ormandan çıkması sonucunu doğuracak olan bir yola girmesi olayıdır. Bilim adamının üzerinde kararsız olduğu eylem ise, olayları nasıl önceden kestireceği ve bunun için uygulaması gereken gözlemlerle ilgilidir. Bilgi doğru tasarım ya da varsayımlardan ibaret olan bir şeydir ve burada, tasarım ya da varsayımlar, kendileriyle araştırmamızın kaynağını oluşturan problemin çözümünü araştırdığımız birer araç işlevi görürler. Dewey'in terminolojisine göre, onlar bir amaca ulaşmak için kullandığımız araçlardır. Bu amaç ise, bilgidir ya da problematik bir durumun çözümüdür. Söz konusu tasarım ve varsayımlar, özel ve belirli bir anlam içinde, pratik geçerliliği olan varsayımlar, kendileri sayesinde somut problemlerin çözüme kavuşturulduğu araçlardır.

Din Konusundaki Görüşleri: Dewey, söz konusu aktif, eylemde bulunan insan düşüncesini ve yaratıcı bir etkinlik olarak bilgi anlayışını, din görüşü ve eğitim felsefesine de yansıtmıştır. Dewey'e göre, geleneksel din anlayışı, değişmez dogmalar ve ahlak kurallarına inanç, insan zihnini kendisine kabul ettiren bir görüşe bağlama ve hapsetmeyle eşanlamlıdır. Bu tür bir inanç, insanın hayal gücünün bir görüş edinme çabasını ortadan kaldırır.

Oysa gerçek bir görüş, düşünce özgürlüğü ve bağımsızlık gerektirir. Dinin dogmalarının, açıkça doğaüstücü olmasalar bile, doğalcılığa aykırı olmaları çok muhtemeldir. Din ve dindarlık bu olmamalıdır. Dindarlık, ona göre, doğanın her türlü idealin kendisinden çıktığı kaynak ve o olmaksızın, amaçlar peşinde koşmanın başarıya ulaşamayacağı koşullar olduğunu anlamaktan doğar. Eğitimle ilgili Görüşleri: Dewey'e göre, eğitim süreci çocuğun ilgi alanlarını dikkate almalı ve bunların üzerine kurulmalıdır. Bu süreç, çocuğun sınıf içi deneyiminde, düşünme ile iş yapma etkinliklerinin karşılıklı etkileşimine imkan sağlamalıdır. Okul küçük bir topluluk gibi örgütlenmelidir; öğretmen belli bir ders ve okuma dizisini gerçekleştirmek için öğrenciyi görevlendiren bir ustabaşı değil, öğrencilerle birlikte çalışan bir rehber olmalıdır. Eğitimin hedefi, çocuğun varlığının her yönü ile gelişmesidir Bu arada John Dewey'in Türk eğitim sistemindeki yeri büyüktür... Atatürk'ün daveti üzerine 1924 yılında Türkiye'ye gelen ve 'Türkiye maarifi hakkında rapor' hazırlayarak Milli Eğitim Bakanlığı'na sunan Amerikalı bilim adamı Profesör John Dewey, "İlk ve pek mühim nokta, Türkiye mekteplerinin gaye ve hedeflerini tespit etmektir." demiştir.... Bilindiği gibi Cumhuriyet döneminde eğitimde pek çok yol kat edilmiştir. 1924 yılında John Dewey davet edilip kurulacak yeni eğitim sistemi hakkında görüşleri alınmıştır. Özellikle John Dewey’nin “çocukların hayattaki ihtiyaçlarına uyum sağlayacak programlar ve öğretim yöntemleri” önerisi bugün de önemini korumaktadır. Türk eğitiminin felsefî temellerini yeniden oluşturması, bir eğitim politikasının oluşturulması ve eğitime yeni bir anlayış kazandırılmasına katkıda bulunmuştur. Böylece Türk Eğitim Sistemi pragmatizm çizgisinde bir yöne oturtulmuştur.

O Dönemin milli eğitim bakanı olan Mustafa Necati 3 Şubat 1927’de gazetecilerin sorduğu; eğitim sisteminin geleceği ve nasıl olması hakkındaki soruya verdiği cevapta; özellikle iş eğitim, uygulamalı eğitim, deneye ve gözleme dayanan eğitim, beden eğitimi gibi konulara değinmiş, eğitimin değeri ve güzel sanatlar üzerinde açıklamalarda bulunmuştur. 12 Mayıs’ta TBMM’de bakanlık bütçesi görüşülürken bu konudaki görüşlerini de konuşmasına yansıtmıştır: "Yirminci yüzyıl yaşamı o durumu almıştır ki, her demokratik ulus genel eğitim ile birlikte, her sınıf halkı mesleğe hazırlayacak önlemleri almayı ödev bilmiştir" Bu sözler aslında onun daha sonra yapacaklarına ilişkin ipuçlarını da vermektedir. Hayatta işe yarar bilgilerin verilmesi, uygulamada kullanılacak şekilde bilginin plânlanması gibi pragmatik anlayışı yansıtan uygulamaların yapılması, o dönemde J.Dewey’den etkilenmiş olduğunu göstermektedir. Aynı şekilde Atatürk'te Dewey'den etkilenenler arasındadır. Atatürk’ün 1927'nin aralık ayında söylediği " ... Türkiye millî eğitiminin amacı bilgiyi insan için gereksiz bir süs, bir baskı aracı ya da uygarlık zevkinden çok, hayatta başarıya ulaşmayı sağlayan işe yarar kullanılabilir bir araç durumuna getirmektir." sözü onun Dewey felsefesinden ne kadar etkilendiğini açıkça ortaya koymaktadır. Çünkü bu sözleriyle eğitim ve öğretimde ana kural olarak alan pratik bilginin önemini özellikle vurgulamıştır. John Dewey'in ülkemizin eğitin sistemi hakkında hazırladığı rapor ve öneriler sadece Atatürk zamanında değil, daha sonrada çok etkili olmuştur. "Köy Enstitüleri"nin kuruluş mantığı ve dayanağı John Dewey'in hazırladığı raporlardır.

Ve yıllar sonra John Dewey'in ülkemizi ziyaret ettiğinde köy enstitülerini ziyaretinden (Hasanoğlan'daki enstitüyü gezmiştir) sonra söylediği sözler tarihe geçmiştir. Ve onun bu sözlerini Amerika ve İngiltere'de yaptığı konuşmalarında bu söylemeni tekrarlaması yabancı eğitimcilerin bu enstitüleri incelemek üzere ülkemize akın etmelerini sağlamıştır... "Benim düşlediğim okullar, köy enstitüleri olarak Türkiye’de kuruldu. Tüm dünyanın bu okulları görüp eğitim sistemini Türklerin kurduğu bu okulları göz önünde bulundurarak yeniden yapılandırması isabet olacaktır" J.DEWEY(21/3/1945 Le Monde Gazetesi) Belki bu yazacaklarımın Dewey'le ilgisi yok ama; dünyanın o zamanki en ünlü eğitimcisi olan j.Dewey'in bu sözleri sarf ettiği o kurumlar sadece 2,5 yıl sonra (47-48 eğitim yılında) kapatıldı... Garip bir milletiz vesselam...

YAŞAM ÖYKÜSÜNDEN: Vermont'a bağlı Burlington'da doğanDeweyburada çeşitli devlet okullarında öğrenim gördükten sonra Iskoç ortakgörü gerçekçiliğinin etkisinin açık biçimde gürüldüğü Vermont Üniversitesi'ni bitirdi (1879). Doktorasını Yeni Hegelci görüşlerle ilk kez tanıştığı Johns Hopkins Üniversitesi'nde yaptı (1884). Minnesota (1888-1889), Michigan (1884-1888, 1889- 1894), "Dewey Okulu" ya da "Laboratuvar Okul" olarak bilenen denevsel Üniversite Ilkokıılu'nu kurduğu Chicago (1894-1904) ve Columbia üniversitelerinde (bu son üniversitede 1904'den. emekli olduğu t930'a kadar ve emekliliğinden sonra olmak üzere toplam 47 yıl) ders verdi.

Dewey, ayrıca, Moskova duruşmalarında Troçki'ye yöneltilen suçlamalar karşısında Troçki'nin savunmasını dinlemek üzere 1938'de Mexico'ya giden komisyonun baş kanlığını yaptı. Russell'ı, onu New York Koleji'nden atmaya çalışan muhafazakârlara karşı savundu. Amerikan Üniversite Profesörleri Derneği'nin kurucuları arasında yer aldı. 1938' de Amerikan Felsefe Derneği'nin ömür boyu onursal başkanlığına getirildi. Republic ve Nation gibi liberal eğilimli süreli yayınlarda popüler yazılar yazdı.

FELSEFESİ: Dewey için felsefe, bütün pragmacılar için olduğu gibi, gündelik hayattan kopuk, pratik hayatın sorunlarını olduğundan daha da karmaşık ve anlaşılmaz hale getiren düşünsel bir uğraşı değil, pratik, insanların sorunlarının çözümüne yardımcı bir uğraş olmalıdır. Dewey'e göre, örneğin, "bilgi olanaklı mıdır?" türünden sorularla uğraşmak boşunadır. Felsefi soruşturma çeşitli insan etkinliklerinin sorunlarından hareket etmeli ve onlara çözüm getiren düşünceler ortaya koymalıdır. Bu bakımdan, Dewey'in felsefece duruşunun kökleri Bacon'a uzanan bir felsefe ve bilgi anlayışı çizgisinde yol. aldığı söylenebilir. Dewey, geleneksel felsefedeki amaç- araç, ruh-beden, bireysel-toplumsal, düşünce-eylem, organizma-çevre, insan-doğa, dünyevi-dinsel, olgu-değer gibi karşıt ikiliklere dayalı her türden ikiciliğe karşı çıkar. Ona güre bu iki(ci)likler, farklı toplumsal sistemlerin ve kültürlerin kalıntılarıdır ve felsefe adına yararlı olmak şöyle dursun işleri daha da karmaşıklaştırmaktadırlar.

İNSAN: Dewey'e göre insan biyolojik evrimin bir ürünüdür ve doğanın bir parçasıdır. Doğa ise sürekli oluşum halinde olan organik bir bütündür. Onda kökten kopukluktan ve ikiliklere yer yoktur. Evrimcilikten,dönemin evrimci biyolojisinden açıkça etkilendiği görülen bu düşüncelerinin ardından Dewev, seyirci/izlevici bilgikuramını toptan reddeder. Ona göre, geleneksel bilgikuramları özne ile nesneyi (bilen/bilinen) ayırmış, ikisi arasındaki ilişkileri gizemli bir hale getirmiştir. Doğanın bir parçası olan insanın başlıca amacı, doğal ve toplumsal çevreye uyum sağlamaktır. Deneyim bu çerçevede gerçekleşir ve organizmanın çevresiyle arasındaki işlemler, alışverişlerdir. BİLGİ: Dewey'e göre bilgi, olguların edilgen bir biçimde gözlenmesi ve kaydedilmesi değil, Çevremizle etkileşimimizi daha uyumlu hale getirmede bize vol gösterecek. kavramların oluşturulması için yapıcı bir etkinliktir. Düşünme ve düşünme sonucu ortaya çıkan kavramsal çerçeveler (bilgi) de uyum sürecinde ortaya çıkan sorunsal durumların çözümü için organizmanın verdiği bir tepki ve çözüm için bir araçtır. Işte Dewey'in amaçladığının özü de burda yatmaktadır. BİLİMSEL DÜŞÜNCE: Dewey'e göre bilimsel düşüncenin olmazsa olmazı "araştırma", çevreye alışılmış tarzda verilen tepkilerin ihtiyaç ve arzuların karşılanmasında yetersiz kaldığı sorunsal durumun fark edilmesi ile başlar. Doğal olarak sorusal durumlar da insanın çevreye alışılmış tarzda verdiği tepkilerin ihtiyaç ve arzuların karşılanmasında yetersiz kaldığı durumlardır. Araştırmanın ikinci aşaması, durumun tanımlanmasıdır. Üçüncü aşamaysa, sorunsal duruma önsavlı çözümler olarak düşüncelerin, varsayımların, kurumların geliştirildiği derinlemesine yürütülen düşünme aşamasıdır. Son aşamada ise geliştirilen bu çözümler (varsayımlar, kuranılar vb.) test edilip sınamadan geçirilir. Bu bağlamda Dewey için bilimsel düşünme ve araştırma, sağduyunun (ortak- görünün) gelişmiş, iyiden iyiye işlenmiş biçiminden başka bir şey değildir.

DOĞRULUK: Dewey'e göre, doğruluk, seyirci/izleyici bilgikuramında -bilen özne ile bili- nen nesne ayrımına dayalı tüm bilgikuramlarında savunulduğu üzere, inançlarla olgular arasında bir uygunluk, örtüşme ya da karşılıklı olma ilişkisi değil, ; tüm pragmacılarda olduğu üzere, pratikte başarıli olandır: "Doğruluk işgören ya da doyum sağlayan şeydir." Eğer araştırma sürecinde geliştirilen çözüm önerileri sorunsal durumu gidermekte başarılı olursa, o araştırmanın vardığı sonuçlar doğru diye kabul edilebilir. Dewey'e göre, kesinlik diye bir şey yoktur. Ona göre insan yanılabilir; pragmacılığın tüm savunucuları gibi Dewey de yanılabilirliği elden bırakmaz. Son çözümlemede, Dewey için bilimdeki doğrular ile inançlara ilişkin doğrular arasında insan yaşamını ilgilendirmesi bakımından bir fark yoktur. Gerek bilimsel kuramlar gerekse inanca dayalı tasarımlar olsun, bunların insan yaşamına en ufak bir katkıda bulunmaksızın kendi başlarına doğruluk bildirdiklerini öne sürmeleri, genelde pragmacılık özeldeyse Dewey için hiçbir anlm taşımamaktadır. Uygulama bağlamında insan yaşamında pratik olarak hiçbir olumlu değişikliğe yol açmıyorsa, şu ya da bu kuramın ya da tasarımın doğru olmasının hiçbir önemi yoktur. Felsefe Sözlüğü- A.Baki Güçlü; Erkan Uzun; Serkan Uzun; Ü.Hüsrev Yoksal-Bilim ve Sanat Yayınları Bu yoğun ve derin düşünce, çevremizdeki bir takım değişiklikler sonucunda, gelecekteki eylem ve davranış biçimimizle ilgili bir kuşkuya, tereddüte düştüğümüz zaman karşılaştığımız bir sorunla birlikte ortaya çıkar. Buna göre, yoğun ve derin düşünce, ormanda yolunu kaybetmiş bir adam için, ormanın dışına çıkma sorunu ile bilim adamı için, insanın dokusunun niçin canlılığını kaybettiği, denizde neden gelgit hareketlerinin meydana geldiği problemi ile karşılaştığı anda ortaya çıkar. Birinci durumda günlük bir çevre, ikinci durumda ise bilimsel bir çevre ile karşı karşıya gelişimiz söz konusudur. Ormandaki adamın üzerinde kararsız olduğu eylem, onun ormandan çıkması sonucunu doğuracak olan bir yola girmesi olayıdır. Bilim adamının üzerinde kararsız olduğu eylem ise, olayları nasıl önceden kestireceği ve bunun için uygulanması gereken gözlemlerle ilgilidir. Bilgi doğru tasarım ya da varsayımlardan ibaret olan bir şeydir ve burada, tasarım ya da varsayımlar, kendileriyle araştırmamızın kaynağını oluşturan problemin çözümünü araştırdığımız birer araç işlevi görürler. Dewey’in terminolojisine göre, onlar bir amaca ulaşmak için kullandığımız araçlardır. Bu amaç ise, bilgidir ya da problematik bir durumun çözümüdür. Söz konusu tasarım ve varsayımlar, özel ve belirli bir anlam içinde, pratik geçerliliği olan varsayımlar, kendileri sayesinde somut problemlerin çözüme kavuşturulduğu araçlardır.

Metafizik: Dewey, felsefeyi metafizikten ayırmıştır. Onun gözünde felsefe bir tür eleştiri, belli bir bilgeliktir. Felsefenin görevi, kültürel değerlerin eleştirisidir. Metafizik ise genel bir empirik bilimdir; metafiziğin görevi ise, kültür eleştirisi olarak felsefeye bir harita sağlayacak şekilde varlığın, varoluşun genel özelliklerini ortaya koymaktır.

Ahmet Cevizci - Paradigma Felsefe Sözlüğü