Augustinus


YAŞAMI


Aurelius Augustinus (Aziz Augustinus denir). Numidia’nın (günümüz de Tunus ve Doğu Cezayir) küçük kentlerinden Tagaste’de doğdu. Babası putatapar bir kişi. annesi ise dinine bağlı Hıristiyandı. Augustinus doğduğu kentte, Madaurus’da ve Kartaca’da öğrenim gördükten sonra, Tagaste’de,  Roma’da ve Milano’da belâgat (güzel konuşma sanatı) öğretti. Milano hıristiyanlığı benimsemesinde etkili olan Aziz Ambrosius ile dostluk kurdu. öğretmenliği bırakarak köye çekildi ve yasadışı bir ilişkiden doğmuş olan oğluyla birlikte vaftiz oldu (387).

 Tagaste’de üç yıl dünyadan el etek çekmiş olarak yaşadıktan sonra, Hippo Regius rahibi seçildi. Valerius tarafından piskopos yardımcılığına atandı ve vaaz vermekle görevlendirildi. Valerius’un ölümünden sonra Hippo Regius piskoposu oldu. Otuz beş yıl boyunca, piskoposuğunu yönetti;yardımseverlik işlerini yürüttü; putataparlarla ve din sapkınlarıyla savaştı; tanrıbiliın kitapları yazdı.Roma İmparatorluğu’ nun önemli kişileriyle ve kendisini


alanında usta kabul eden büyük Hıristiyan bilginleriyle yazışmalar yaptı. Dine bağlılıkta ve yardımseverlikte her zaman örnek olarak davrandığından, Vandallar saldırdığı zaman Hippo Regius’dan ayrılmadı ve kuşatma sırasında orada öldü (430).

HIRİSTİYAN BİR PLOTİNOSÇU
Aziz Augustinus’un en tanınmış yazıları, Hıristiyanlığı nasıl benimsediğini anlattığı İtiraflar ile De Civitate Dei’dir (Tanrı Ülkesi Üstüne). Bunlar kolayca anlaşılabilir yapıtlardır, ama Augustinus’un bütün. öğretisini açıklamazlar. Nitekim, Augustinus, Batı Hıristiyanlarının düşüncesindeki uzun süreli etkisini, yalnızca bu yapıtlarla gerçekleştirmemiştir. Bazı din sapkınlıklarını (manicileri, denatusçuları, pelagusçuları) eleştirdiği tanrıbilim yapıtlarını da göz önüne almak gerekir. Biz burada özellikle, Augustinus’un felsefe öğretisini açıklayacağız.

Augustinus’un dayandığı felsefeci, Plotinos’tur. Gerçekten. Augustinus’ un yazılarından, Plotinos’un Enneades’indekine benzer bir felsefe sistemi çıkarılabilir. Aradaki tek fark. Plotinos’un, evrenin Tanrı’dan türediğini, Augustinus’un ise, evreni Tanrı’nın yaratmış olduğunu düşünmesidir. Dolayısıyle Augustinus, panteizme, hocasından daha az yakındır. Yeni eflatunculuğun etkisi, Augustinus’un bütün yapıtlarını kapsar; nitekim, Eflatun’la karşılaştırılamayacağını düşündüğü Aristoteles’in adını ancak üç kez anar. Aslında Augustinus, yapıtları Yunanca olduğu için Eflatun’u çok az okumuş. ama Victorinus, Plotinos’un Enneades ‘ini latinceye çevirdiği için. yeni eflatunculuk konusunda kolayca bilgi edinmiştir. Başlangıçta İsa’ ya inanmak ile Plotinos’un akıl yürütmeleri arasında uygunluk bulunduğuna inanan Augustinus, yaşamının sonuna doğru Eflatun’un alana kavranabilir idealar dünyasını, Isa’ nın getirdiği düzenle bir tutmanın yanlış olduğunu kabul etmiştir.

AZİZ AUGUSTİNUS’UN PLOTİNOSÇU KURAMLARI


Hem Augustinus,. hem de Plotinos için, felsefenin nesnesi, Tanrı ve ruh, insanoğlunun kökeni ve doğasıdır.Her ikisi için de, felsefenin amacı mutluluğa ulaştırmaktır. Yine her ikisi de, ancak kavrayışın (öncesiz sonrasız şeylerin bilinmesi) bilgelik sayılabileceğini, zaman içinde yer alan şeylerin akıl yürütmesiyle bilinmesininse, bilimden başka şey olmadığını ileri sürerler. Bundan ötürü , tanrısal gerçeği görmenin art arda gelen basamaklarından geçip cisimsel olmayanın kavranışına ulaşmak için, düşgücünü baskı altına alıp gemlemek gerekir. Cismi olma yan ve bölünemeyen bu Tanrı, öz bakımından Bir’dir. Tanrı, varlıkla’ rının, gerçekliklerinin ve iyiliklerinin kaynağı olduğu bütün şeylerin ilkesidir. Her gerçek bilgi, bir anımsamadır; bu nedenle, Augustinus, belleğe büyük önem verir.

TANRISAL GERÇEKLİĞE KATILMA


Tanrı, öncesiz sonrasız gerçeklikleri içinde taşır. Bu gerçekliklerin sağladığı kanıt, Tanrı’nın varolduğunun kanıtıdır. Biz, bilgi edinirken, tanrısal bilgiye katılmaktan başka şey yapmayız. Augustinus, Eflatun’ un idealarını, tanrısal bilgelik düşünceleri olarak görür ve “ruh, gözdür, Tanrı da ışıktır “ der. insanoğlunun bu tanrısal gerçekliğe nasıl katıldığını kavramak pek kolay değildir. Bellekten kaynaklanan anımsama, tek başına, bunu sağlamaya yetmez. Plotinos’un yöneldiği ve bu dünyada elde edilecek olan amaç, yani Tanrı gerçekliğini doğrudan sezgi yoluyla görme amacı, ancak birkaç ayrıcalıklı insanın ulaşabileceği bir amaç olarak kalır. ölümlülerin çoğunun düşünceleri, evreni yöneten ulu düşüncelerle doğrudan ilişki içinde değildir; bu düşünceler, ulu düşünceler tarafın dan yaratılmışlardır ve kendilerini yaratılmış olarak bilip tanırlar. in sansı gerçeklik, tıpkı insan varlığının yaratılmamış varlığa, yani Tanrı’ya katılması gibi, tanrısal gerçekliğe katılmaktan başka bir şey değildir. Nitekim, bildiğimiz rasyonel sa yılar da, tıpkı bunun gibi, sonsuz sayıların imgeleridir. İnsan zihninin düşünceleri de, bundan Ötürü Tanrı’ nın bir bağışıdır. Aklın ışığı, Tanrı’ dan gelen bir ışıktır; ama, Tanrı’da ki ışık değildir. Bundan ötürü, düşüncelerimizin hiçbiri, bize Tanrı’yı dolaysız olarak gösterip açıklayamaz; ama her düşüncemiz, taşıdığı olumlu içerik bakımından, Tanrı’ya uygun düşen ve Tanrı’da bulunan, ama bu düşüncenin dile getiremediği-bir biçimde bulunan bir şeyi belirir. Duyusal bilgiden yola çıkan ruhumuz, Tanrı Sözü’nün (Kelâm) aydmlatması sayesinde, tanrısal görünmezliklere kadar yükselir.

PANTEİZMİN ÖTESİ

Bilgi sorunu açısından ele alındığın da, Augustinus felsefesinde, yaratılmış ‘ın, yaratılmamış ‘tan kesinlikle ayrıldığı görülür. Augustinus’un çoğulculuğu, astroloji birciliğini eleştirmeye yönelir. Nitekim Pelagius, insanoğlunun, Tanrı yardımı olmadan cennete gidebileceğini ileri sürmek istediğinde, Augustinus, felsefesinin temel bir yanını açıkça ortaya koyarak, yaratılmışın ve yaratılmamışın birbirinden ayrı olduğunu; ama yaratılmamışın, yaratılmış varlığın bütün davranışlarında, bütün aydınlanmalarında, bütün yargılarında ve her yerde bulunduğunu söylemiştir. Augustinus, Tanrı ile insanın, inayet ile erdemin ‘bir arada bulunduğunu, bunlardan biri olmadan öbürünün de olmadığım ileri sürer. Augustinus’un felsefesi, panteizmin güçlü ve çürütülmez yanlarının tümünü benimsemiştir.


 


Kaynak:Gelişim Hachette